Çok sevdiğiniz evcil hayvanınız mı öldü? Onun ölümüyle başa çıkmakta zorlanıyor musunuz? Peki, onu geri getirmenin bir yolu olsaydı?
Evcil hayvanınızı nasıl klonlatırsınız?
Meşhur Koyun Dolly’yi bilirsiniz: tamamen genetik kopyalama yoluyla “üretilen” ilk memeli. Kopya Koyun Dolly’nin gazete manşetlerini süslediği günlerde (sene 1996) sorulacak “bu genetik kopyalama olayı ne işimize yarayacak?” Sorusuna “hiç bir şeye olmazsa çaresi olmayın genetik bazı hastalıkların tedavisinde kullanılır” diyeceklerdenseniz, yanıldınız: Bugün genetik kopyalama teknolojisi evcil hayvanları ölen insanlara hayvanlarının genetik birer kopyalarını -ücretikabilinde- temin etmek için kullanılıyor.
Tabii klonlamanın tek kullanım alanı bu değil. Hayvancılıkta sürü ıslahı amacıyla da başvurulan bir yöntem. Sürünün en çok süt veren ya da en çok yün veren ya da en az hasta olan ya da tek batında en çok doğuran hayvanlarının genetik kopyaları oluşturularak soy geliştirilmeye çalışılıyor.
Ancak klon hayvanların metabolik olarak doğal yollarla dünyaya gelen kardeşlerine göre daha kırılgan olduğu da gözlemlenmiş. Nitekim Dolly, 6 yaşına geldiğinde yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle, daha fazla ızdırap çekmemesi için uyutulmak zorunda kalınmıştı.
Bu hususa karşın klon hayvanların tüketiminin insan sağlığı açısından herhangi bir sakıncası bulunmadığı ısrarla belirtiliyor. Her ne kadar klon hayvanlar sadece damızlık olarak üretiliyor, klon hayvanların çiftleşmesi sonucu doğan yavrularından elde edilen hayvansal ürünlerden (yani etinden, sütünden, yününden) yararlanılıyor dense de, ilerleyen günlerde yapay rahim uygulamalarının da devreye alınmasıyla klonlamanın seyri değişebilir. Üretim şekli laboratuvarlardaki bireysel girişimlerden, dev fabrikalarda seri üretime dönüşebilir. Bu durumda soframıza gelecek etin de niteliği ister istemez değişecektir.
3 Boyutlu yazıcıyla üretilmiş et tüketir misiniz?
Konumuzdan bağımsız olacak şekilde bir adım ileri götürelim: Geçenlerde videosunu izlediğim Steakholder isimli İsrailli şirket 3D yazıcıda et üretiyor. Toner yerine yağ ve kas hücreleri yüklenmiş üç boyutlu yazıcıya siz istediğiniz et türününü belirtiyorsunuz, yazıcı istediğiniz özelliklerdeki eti basıyor. Kurucuları bu girişimi mezbahanın geleceği olarak lanse ediyor.
Etik sorular ve verimlilik
Her ne kadar sağlıklı olduğu söylense de aklıma gelen klonlanmış hayvan tüketmek dinen caiz midir? ya da klonlanmış bir hayvan kurban bayramında kesilebilir mi? ya da klonlanmış bir hayvan adak adanabilir mi? gibi sorular, klonlama teknolojisinin getirdiği etik tartışmaların sadece birkaçı.
Pekiyi bir başka soru: klonlama gerçekten ekonomik olarak rasyonel bir iş mi? Hayvanları normal şekilde çiftleştirip yavrulatmak varken girilen bunca masrafa değecek bir yatırım mı? Netice klonlamanın hayvanın anne karnında geçirdiği süreye bir etkisi yok. Ve canlı da dünyaya yetişkin olarak değil, yavru olarak geliyor.
Ticari olarak ilk hayvan kopyalama olayı 2004 yılında gerçekleşmiş, ve son 20 yılda da masumiyeti tartışmaya açık deneysel faaliyetlerden koskoca bir sektöre dönüşmüş. Laboratuvarlar kedi, köpek ya da at klonlayabiliyorlar ve fiyatlar da 50.000.USD’den başlıyormuş.
Ölüm durumunda dokular çok çabuk bozulduğundan çoğu insan evcil hayvanları daha hayattayken kopyalama için gerekli materyalleri (doku, kan örneği vs) hayvandan temin edip anlaştıkları şirketlere teslim ediyor ve klonlamaya hazır hale getiriyorlarmış.
Kopya hayvanlar her ne kadar asıllarıyla %99,99 oranında genetik benzerlik taşısalar da ne görünüş olarak ne de huy ve davranış olarak birebir aynı olma garantisi verilemiyormuş. Ancak bu hizmeti kullananların ifadesiyle, ölen hayvanlarının yavrusunu almış gibi hissediyorlarmış. Bu durumda da ister istemez bunun için 50.000.-USD harcamaya gerek var mıydı diye sormadan edemiyoruz.
Klonlama nasıl yapılıyor?
Çok basit şekilde, annedeki yumurta hücresinin çekirdeği çıkarılıyor, yerine kopyalanmak istenen canlının hücre çekirdeği koyuluyor. Sonra bu yumurta rahme yerleştiriliyor ve hücre çoğalarak sanki spermle döllenmiş gibi yavru oluşuyor. Normal döllenmeden (ya da mesela tüp bebekten) farkı, normal döllenmede genetik materyel anne ve babadan yarı yarıya alınırken burada tamamen hücre çekirdeği aktarılan canlıdan alınıyor. Bu yolla farklı cins köpeklerin tek seferde aynı anneden doğmaları mümkün oluyormuş.
Popüler kültürde klonlama ve ben
Klonlama olayının ölüyü hayata döndürme teması bana hayvan mezarlığı filmini anımsatıyor. Filmdeki olayın genetik kopyalamayla bir alakası olmasa da neticede yola çıkış noktası sevdiğin, bağ kurduğun bir canlıyı kaybetmek ve öyle ya da böyle onu hayata geri döndürme arzusu.
Klonlamayla ilgili aklıma gelen bir diğer eser de Kazuo Ishiguro’nun romanı Beni Asla Bırakma -Never Let Me Go-. Filme de çekilen romanda -spoiler alert- Genetik yedek parça olarak üretilen çocukların yatılı okul günlerinden başlayarak hayatlarına tanık oluyoruz. Yer yer yürekleri burkan romanda kolanlama, organ bağışı, ilişkiler vs pek çok temaya değiniliyor.

Kopya Koyun Dolly’nin ismi Amerikalı Şarkıcı Dolly Parton’dan geliyormuş. Zira Dolly’yi bir koyunun memesiden alınan hücrelerden üretmişler, meme deyince de İskoçyalı ekibin adına Dolly Parton gelmiş. 1996 Britanyasına Samantha Fox daha uygun olmaz mıydı?