House of the Dragon dizisi, Game of Thrones’un 200 sene öncesini, Daenerys Targaryen’in doğumundan 172 sene önce gerçekleşen olayları anlatıyor.
Dizinin ilk bölümleri beni pek sarmamış, The Rings of Power’la 2022’nin hayal kırıklığı yaratan ekürisi olmaya meyletmiş olsalar da House of the Dragon ilk bölümlerdeki yavanlığını atıp 5. ve 6. bölümler itibariyle temposunu bularak aradan sıyrılmayı başardı diyebiliriz.
İlk bölümlerde gözümüze sokulan, dikkat çekilen bir takım şeylerin (demir tahtın mütemadiyen kralın elini kolunu kesmesi ve kesiklerin bir türlü iyileşmiyor oluşuyla ilgili bir takım gelişmeler beklerken bu durumun hiç bir yere evrilmemesi ya da yüzü maskeli zalim korsan kralla ilgili ulan acaba ne olacak, kimdir bu nasıl bir hikaye çıkacak altından derken Daemon’un tak diye adamın kafayı koparması ve korsan sorununun şıp diye çözülüvermesi) bir yere varmaması ve tüm karakterlerdeki genel bir vasıfsızlık, vasatlık, yetersizlik hali diziyi tıkar ve izlemeyi zorlaştırırken, özellikle 6. bölümde 10 sene ileri sarıp The Crown dizisindeki gibi kadroyu da neredeyse komple yenilemeleri fevkalade isabetli olmuş.